"Siirt'te en fazla özlenilen ve hoşa giden şey dam'da uyumak ve gece hayatıdır. Başka yerlerde sabaha kadar tahtakurusundan sivrisinekten ve pireden yatılmazken; Siirt'te geceleri yıldızlar altında bu kadar rahat uyumak cidden bir memleket için gıpta olunacak bir mazhariyettir. Siirt'in eğlence yerleri bol olmamakla beraber gece hayatının ruha verdiği manevî sükûn ve huzur belki de bir çok zevklere bedeldir.
Yıldızları bol olan bir sema altında dam hayatının insan kalbine verdiği ebedi sükûnu bilmem tattınız mı?
Siirt'te gece ve dam hayatı... Beyaz binalar mehtabın tatlı şuâları altında çok güzel ve şairâne bir renk alır. Bazen etraf biraz sessizdir. Sükûn ve sükût varlığınızı ihata etmiştir. Eğer biraz içli iseniz derhal melânkolik bir hal alır ve ihtimalki bu sessizliğin ahengi ile kendinizden geçmiş olursunuz. Alnınızda ve saçlarınızda duyulamayacak kadar hafif ihtizazlar yaparak titreyen akşam rüzgârlarını adeta damla damla emmek için kendinizde bir arzu duyarsınız. O vakit hayalâta dalmaya bile lüzum kalmaz. Çünkü bizzat başkasının gözüyle muhayyel bir hayatın içindesiniz. Fakat bununla beraber gecenin lâtif havasına ve sessiz ahengine karışan fani hüzünlerin çılgın kahkahaları sizi bu sükûnet aleminden ayırdığı an; muhakkak ki kendinizi bir boşluk içinde hissedersiniz. Bazen de hafif bir yaprak hışırtısı bu duyulan sükûnu ihlâl edebilir. O zaman semanın namütenahi boşluklarında yıldızlar arasında dolaşan ruhunuz bu ulviyetten hemen sıyrılıverir." (Misbah Seven Siirt Gazetesi 16 Haziran 1945)