Sokaklarında ıhlamur iğde meyve ağaçlarının sıralandığı
Demirden bahçe kapısına yediveren güllerin sarmalandığı 3-4 katlı apartmanları akşamüstü fış fış yeşil bir hortumla sulanan bahçeleri
Yerlere attıkları çekirdek kabukları yüzünden Mansur Efendi tarafından çalı süpürgesiyle kovalanan neşeli çocukları
Mizample saçlı döpiyesli ince çoraplı topluklu pabuçlu zarif hanımları takım elbiseli düzgün giyimli beyefendileri...
Bakkal Seyfi'si taş fırını yorgancısı tuhafiyecisi ile en kralından mahalle esnafı
Siyah-beyaz televizyonlarda Kaçak Kunta Kinte'yi izleyebilmek için dama tırmanıp anteni düzelten babaları
Karlı havalarda sokakta saatlerce elleri uyuşana dek kartopu oynayan ahalisi
Kışın közde kestane yazın buğulu buğulu çağlaları yanında gazete kağıdının içinde bir çimdik tuzla satan Ali Amcası
Selamlaşan yardımlaşan komşuları mevsiminde kapı kapı dağıtılan aşureleri
Yaz vakti geldi mi balkonlara kurulan sofraları kokusu gitti diye kendi pişirdiğinden komşusuna da bir tabak uzatan teyzeleri
Ve ilk aşkları ve yaz aşkları ve ergenlik kaygıları ve üniversite hayalleri
Ve ayrılıklar kavuşmalar ve kabuslar kabuslardan uyanmalar
Ve hastaneye gözyaşları içinde koşmalar ve o hastane binasının bir penceresinden müjde niyetine sallanan kırmızı karanfiller...
Ve kırk yamalı yürekleri...
Yamaların çare olduğu yamaların hediye olduğu 1970-1990 Türkiye'si...