Hz. Peygamberin sahâbîleri de vahyi Allah'a haberleşmek olarak algılamışlardır. Resulllah'ın vefatı üzerine çok üzülen ve gözyaşlarını günlerce tutamayan Ümmü Eymen adlı hanım "Seni peygambere bu kadar ağlatan nedir?" diye sorduklarında o şu cevabı vermiştir. "Ben de biliyorum ki Resulullah ölecektir. Ben onun irtihaline değil vahyin artık bizden kesilmesine ağlıyorum." Hz. Peygamberin tüm sahâbileri biliyorlardı ki vahiyle birlikte yaşamak bizzat Allah'la yaşamaktır. Çünkü vahyin tecellisi olan Kur'an Allah'ın indirilmiş kitabıdır. İnsanın nefsine kalbine fikrine ve ruhuna yöneltilmiş kelâmıdır.
Allah'ın kullarıyla vahiy şeklinde irtibat/ iletişim kurmasından amaç; insanın yaratıcısıyla ve evrenle olan çok yönlü ilişkilerin yüksek şuurunu onda uyandırıp vicdanını biçimlendirip kendi nefsine karşı uyanık kılmaktır. Bu izahtan sonra şu tespiti yapabiliriz; Kur'an'ın ilgi merkezi insan ve insanın ıslahıdır. Bu bakımdan Kur'an'ı felsefî bir materyal edebiyat bilimi kıssa ve tarih bilgisi kitabı olarak ele almamak gerekir. Kur'an Yüce Allah'ın bütün varlıklara yaratılış düzenine uygun hareket etme tarzlarını bildirmek için gelmiş bir kitaptır.