Ölçü gayet nettir. Resulullah'ın (s.a.v.) Sünneti/
Mirası olan net bir ölçü! Din ile ilgili bir inanç
iddia ya da pratikle karşılaştığımızda doğru olup
olmadığını Kur'an'a sormak durumundayız.
Kur'an'ın o konuda söylediği bir şey varsa zaten
ona bir ilave yapamayız. Doğrudan bahsedilmiyor
ama Kur'an'ın söylediği bir ilkeyle çatışıyorsa da
kabul edemeyiz. Kur'ân'la çelişmiyorsa zaten o
yitik malımızdır sahiplenmeliyiz.
Mütevatir Sünnet Kur'an'ın amelî boyutudur ve
Kur'ân'ın pratik ile ilgili ayetlerini anlamak ve
yaşamak için yegâne mercii Resulullah'ın uygulamasıdır.
Bir şeyin Sünnet olduğunu bilmemiz için bir ayetin
ya da ayetlerin pratiği olması Mütevatiren nesilden
nesile kesinlikle aktarılmış olması gerekir.
Bu netlik tarih içerisinde bulandırılmış Sünnet
(Uygulama) ve Hadis (Söz) aynileştirilmiş işin daha
da kötüsü Rivayetler "Hadis-i Şerif" adıyla kutsallaştırılarak
ayetleri bile iptal edebilen Kur'an'a
paralel Vahiyler olarak kabul edilmiştir. Oysa Vahiy
belirleyen Sünnet onun uygulaması Hadis ise o
uygulamayı yapan kişinin beşeri sözleridir. Rivayetler
Resulullah'ın sözleri değil O'nun Hadislerin'den
bize bilgiler taşıdığı iddia edilen Ravilerin
kendi sözleridir.
Elinizdeki eserde bu kavram kargaşasının nasıl
yüzyıllardır Müslüman zihni krize soktuğunu İdeolojik
Rivayetçilik aşırılığının zıddı olan Topyekün
Sünnet düşmanlığına nasıl yol açtığını yani ifrat
ve tefritleri tartışmaktadır.