Güvercinleri değil kumruları severim ben. Kumru guguklarında saklı çocukluğuma erişebilmeyi... O okşayıcı sesle çatıların ve çam dallarının arasından kasabamızın sabahına gri mavi buğusuna dağılan huzuru hüznü yumuşaklığı nerede duysam dikkat kesilirdim.
Ninemin taraçasına uydurduğu masallara konan kuşlardı kumrular. Babaannemin kuşlarıydı. Gümüş saçlı kirpiksiz kırmızımsı gözleri dirlik ve dinginlik veren nefesiyle babaannemdi... Masallarının kahramanı erkek çocuk hiçbir zaman ben olamadım! Kendi yaşamlarımızda birbirimizden ayrı düştüğümüz kentlere savrulurken "kurdeleyi bağlamak" bana düştü. Öyle derdi yaşlılarımız. Ailede sona kalıp herkesi uğurlayan ben olacakmışım demek ki.
Güneşli bir sabah olsa gölgeler yeni yeni uzayacak. Serçe cıvıltıları kumru gugukları kırlangıç çığlıkları hayatın mutlu sürprizlerinin habercisi olacak belki. Koca caddede hareketli her şey silinmiş bir yalnızlık var. Fotoğraf karesi durgunluğunda hayalet şehir izlenimi uyandırıyor. Dünyanın dönme hızı yokuşun başında Sıhhiye dolmuşunu bekleyen Simre'nin aklından geçenlere yetişemiyor.