Her insan biyolojik bir organizma olduğu kadar toplumsal bir varlık bir kültür taşıyıcısı ve içinde yaşadığı toplumun bir ürünüdür. Kuşkusuz toplumda kültürde ancak insan davranışlarıyla kendilerini gösterir ve bu davranışları sayesinde var olurlar. Her insan bir grup içinde doğar ve toplumsal niteliklerini de bu gruplarda kazanır. Bir toplumun yaşam biçimleriyle o toplumda yaşamak için gereken bilgiler değerler gruplar aracılığıyla bireye aktarılır. Bu bilgi ve değerlerin benimsetilmesiyle birey belli bir toplumun üyesi olma niteliğini kazanır.
Gökalp toplumun birey üzerindeki etkileri ve bireyin toplumsallaşmasının önemini şöyle açıklıyor. Birey dünyaya geldiği zaman sosyal olmayan bir varlıktır. Ancak toplum öyle bir muhittir ki bu sosyal olmayan varlıkları içine girdiği andan itibaren kendisine benzetmeye yani temsil etmeye çalışır. Bireylerin toplumu benimsemesi yani toplumsallaşması toplumun bekası için gereklidir. Bir toplum fertlerine dilini ahlakını estetik zevklerini ilmi mantığını teknik gelişmelerini aşılamazsa yaşayamaz.
Toplumsallaşma kavramını ilk kullanan Durkheim'dır (1972). Durkheim eğitimi yetişkin kuşakların yetişmekte olan kuşakları toplumsallaştırması toplumsal hayata hazırlanması ruhsal zihinsel ve ahlaki yönden yetiştirmesi olarak kabul etmiştir. O eğitime (örgün) metotlu toplumsallaşma plansız ve kendiliğinden yapılan toplumsallaşmaya da metotsuz toplumsallaşma (yaygın eğitim) olarak yaklaşmıştır.