"Ne yazık ki aşkın hakkı hukuku yoktu. Adaleti şirazesi terazisi yoktu. Kimi kibrit çöpü kadar kısa yanıp sönerken kimi bir ömür sürüyordu. Birbirine benzemiyordu hiçbiri. Kimi büyük tutkular ve delice arzularla sarsıyordu insanı... Kızıl bir ateşin damgasını vuruyordu değdiği yere. Kimi kalbe huzur estiren uyumlu olgun bir melteme benziyordu. Yorgun ömrün son huzur durağı oluyordu."
Hayatını çocukluk ve gençlik yıllarına damga vuran bir aşkın gölgesinde sürdüren siyasetçi Berhan Dağlıca ile oğlunun yolları acı bir olayla yeniden kesişir ve hiç beklemedikleri bir anda pişmanlıklarıyla yüzleşmek zorunda kalırlar. Bu gecikmiş hesaplaşma onlar için bir son durak mı yoksa yeniden başlamak için bir şans mıdır?