Papazın kızı Roza 1874'te Lefke'de doğar.
Gün gelir; tarihinin kültürünün inançlarının ona çizdiği kader çizgisinin dışına çıkıp kazanın kadısı Asım'a âşık olur...
Geri adım atmayan yılmayan asi bir aşktır bu.
Hem Roza hem Asım yaşadıkları çağın çalkantıları içinde aşklarını büyütürler; önlerine çıkan her engelde biraz daha birbirlerine tutunarak her şeye rağmen ayakta kalarak...
Fikret Özkurt gerçek bir hikâyeden yola çıkarak kaleme aldığı Lefkeli Roza'da bu kez eski ama yüreğe dokunan hisli bir şarkıyı anımsatır gibi bu toprakların artık çok geride kalmış öykülerinden birini fısıldıyor okuyucularının yüreğine...
'Her şeye rağmen aşk' diyen Roza'nın doksan yıllık ömrünün kimisi kapanmış kimisi hiç kapanmayacak yaralarla dolu sayfalarını aralıyor...
"Asım bana eğreti emanet bir hayat bıraktı da gitti.
Benden sonra zaten berhava olup uçup gidecek bunca anı;
şimdilik benle yaşıyorlar. Ama buna üzülmüyorum
hayat böylesine bir muamma zaten..."
"Ben Roza... Lefke'nin eskilerindenim..."