Bilge insanlar bir yol üzeredirler. Yalnızdırlar bu yürüyüşte çoğu zaman bir başına; ama onurludurlar ama gururlu ama vakur. Almayı bilmezler vermeye meyyaldirler. Hayatlarını kutlu bir davaya vakfetmişlerdir. Bu duruş onların en büyük sermayesidir. Tüm toplumu vebal altında bırakabilecek bir sorumluluğu tek başına omuzlamanın vermiş olduğu bir izzet halidir bu.
Üzülerek ifade etmek gerekirse toplum çoğu zaman bu neviden insanlara ve getirdiği mesaja bir cüzzamlı muamelesinde bulunmuştur. Uzak durmayı mümkünse kaçmayı değilse kulak tıkamayı yeğlemiştir. Kulak tıkadıkları bilgelerdir feylesoflardır sanatçılardır; kulak tıkadıkları yaratılış esprileridir varoluş gerekçeleridir hayatı anlamlı kılan sesin kendisidir. Sezai Karakoç böyle bir isimdir. Onu salt "şair" olarak değerlendirmek eksik kalır. Karakoç; şairdir düşünürdür teorisyendir eylem adamıdır belki de en çok dava adamıdır. Diriliş düşüncesinin mimarıdır.