Âdem Mısır taraflarından getirilmiş güçlü bir zenciydi. Biçare Müslüman topraklarda zulüm yasak olduğu için memleketinden alındıktan sonra Memlûklu sınırında hadım edilmişti. Zavallı her anlatışında hem utanır hem de "Nasıl bir fetva ise; tövbe hâşâ sınırın öbür tarafında Allah yok mu ki?" derdi.
...
Cellâdın üçü sıkıca tuttu dördüncüsü kirişi doladı boynuna iki ucundan bütün gücüyle çekti. Beyaz teni önce kızardı sonra morardı zavallının gözleri neredeyse yerinden fırladı. Çok uzun sürmedi işleri. Yığıldı kaldı önce kucaklarına sonra da geldiği yere toprağa... Çoğu insanın hiç gitmeyeceğini sandığı toprağa...
...
Timur konuşurken Emir Sultan onu inceliyordu. Anlamıştı perişanlığını da pişmanlığını da... Bayezid'den çok hırslı olduğunu da... Hem duruşu hem sözleri ruh hâlini ele veriyordu. Tahmininde yanılmamıştı. "Dünyanın benden başka sahibinin varlığına tahammül edemedim; ancak pişmanım nefsim işte nefsimin kölesiyim." diyordu apaçık söyleyemese de...
...
On üç yıl sonra; Kruşevaç'tan ayrılışından tam on üç yıl sonra Olivera kiliseye ikinci kez yine Edirne'de gitti. Ona kimse niye gittin de dememişti niye gitmedin de... Şimdi olduğu gibi... Kilisede dua etti. Kaybettikleri için ve geleceği için mum yaktı...
...
Ve daha fazlası...