Küresel kapitalist iktidarın gözü her daim yurttaşların üstünde. Yüzyılların mücadeleleriyle parça parça kazanılmış demokratik haklar ve bütün bir toplumsal yaşam iktidarın tehdit algısını süreklileştirdiği bir güvenlik paradigmasının cenderesi altında. Yeni medya teknolojilerinin desteğiyle güçlenen bu kötücül göz yaşamı giderek korku içinde sürdürülen boğucu bir rutine dönüştürüyor. Hakların temelini oluşturan bireysel özerklik ve kişinin kendi yaşamı üzerindeki kontrolü sınırları iktidar tarafından çizilen bu açık hapishane rutininin bir parçası değil. Dolayısıyla iktidarın gözünden sakınma amaçlı mahremiyet talepleri ve hak savunuculuğu sadece iktidar tarafından değil korku iklimine teslim olmuş kalabalıklar tarafından da yurttaşa suçlu damgasının vurulmasıyla neticelenebiliyor. Panoptikon 2.0 işte böylesi bir dönemi adlandırmak için kullanılan bir kavram. Peki haklarını savunmak mücadelesinden öyle kolay kolay vazgeçmeyecek olan yurttaşların küresel kapitalist iktidarın yaşamın her zerresini hedefine koyarak başlattığı bu büyük işgal hareketine cevabı ne olacak? Kitapta yer alan makaleler bu cevabı "direniş" olarak veren karşı-gözetim pratiklerine odaklanıyor. Özerkliğin ve mahremiyetin savunusu yurttaşlık mücadelesinin belki de en belirleyici bileşeni...