Bazı insanların "içi acır." Haksızlıklara ve aşağılanmalara boyun eğmezler. Televizyonun başındaki "sessiz çoğunluk"a katılmayı reddeder sokağa çıkarlar. Vicdanlarının sesini dinleyip söz alır itiraz eder yaralanmayı göze alırlar. Hayatla kurdukları ilişkide aktiftirler bedel ödemeyi bilirler. Hayatı "maruz kalınan" değil "edinilen" bir şey olarak yaşarlar. Mum ışığı gibi yalın gösterişsiz ve titrektirler; vicdanı sızlayanlarla ışıklarını paylaşırlar. Gözyaşları kadar kahkahaları da vardır. Çocuk ruhlu ve isyankardırlar. Protestocudurlar... Siyasi partilerin kitle iletişim araçlarının üniversitelerin ve dini kurumların ahlaki yargılarımız için yol gösterici olmakla yetersiz kaldığı günümüzde protesto hareketleri hayatımızı alınır/satılır/çiğnenir olmaktan çıkaran içimizdeki umudu diri tutan bir etkinlik olmaya başladı. Üstelik Cenova'dan Bergama'ya uzanan bu yeni toplumsal dalganın örgütlenmiş öncüleri planlanmış gelecekleri hedeflenmiş iktidarları da yok. Kişiler kendi tarihlerinin adalet duygularının ve ahlaki kaygılarının çağrısıyla yola çıkıp buluşup çoğalıyorlar...