Daha annesinin karnındayken İran Devrimi'nin ilk saatlerine tanıklık ediyor Maryam. Altı yıl sonra annesiyle birlikte Paris'te sürgünde olan babasının yanına göçüyor.
Birbirine eklemlenen ilk anıları eşliğinde Maryam ülkesinden ayrılmasını ailesinden uzaklaşmasını komünist anne babasının buyruğu üzerine Tahran'daki çocuklara verilen oyuncaklarının ellerinden kayıp gidişini Fransızca öğrenmek adına Farsçasının giderek silinmesini yıllar yıllar boyunca toprağa gömdüğü anadilini anlatıyor.
Bir fabl tadında olduğu kadar bir günlük olarak da okunabilecek bu şiirsel anlatıda Maryam Madjidi ince bir mizah ve samimiyetle köklerinin bir yük sığındığı bir kale sosyalleşme aracı hatta baştan çıkarma silahı olabilmesinin öyküsünü dile getiriyor.
"Ben bir ağaç değilim köklerim yok benim."