Nasıl sevmezsin bu cennet vatanı her köşesi ayrı güzel her karışı bir destan taşır bağrında.
Edirne'den Ardahan'a Ardahan'dan Edirne'ye kanla yoğrulan bu toprakların bağrından kan renginde çiçeklerin açması rastlantı değil.
Yazda kışın kışta yazın baharlarda hem yazın hem de kışın yaşandığı bir Anadolu coğrafyası ki en inanılmaz masalın içinden çıkmış dağlarıyla ovalarıyla.
Irmakları Anadolu'mun kan damarları doğuda Aras Çoruh delikanlıların deliliği gibi akar özgürce tıpkı Dicle ve Fırat'ın aktığı gibi güneye.
Sakarya benzemez ne Gediz'e Kızılırmak'a Sakarya şehitlerin kanı ile tarih yazmış gazi bir ırmaktır Ata'mın şaha kalkmış atı adını bu ırmaktan alarak pek çok heykelde vücut bularak tarihe şeref vermiştir.
Karadeniz'in hamsisi Giresun'un fındığı Rize'nin çayı da Anadolu'mundur; Akdeniz'in pamuğu yakıcı güneşi binlerce yıllık tarihi de Anadolu'mundur tıpkı Egenin bire yüz veren toprağı inciri üzümü bal tadında şeftalisi eşsiz çuprası levreği gibi.
Tevfik Fikret'in dediği gibi bin yılın kadim şehri üç
imparatorluğa başkentlik yapmış dünya orospusu İstanbul da bizim onu düşmanlara vermemek için nice yüz binlerce koç yiğitlerin can verdikleri Çanakkale de bizim hani yazıya başlarken demiştim ya Edirne'den Ardahan'a işte bu zebanilerin yönettiği bu cennet de bizim bu cehennem de.