Hamaratlığıyla nam salmış bir anneden filizlenen; erkeğin suyuna gitmeyi nabza göre şerbet vermeyi küçücük bir kızken öğrenen kan kusup kızılcık şerbeti içtim demeyi fazilet bilen ortalama bir Türk kadını dünyanın öteki ucunda kendinden bunları beklemeyen erkeklerle karşılaştığında neler olur?
Nakde çevrilemeyen bir değerle ortada kalakalır mı? Değerleri değersizleşir mi? Yoksa iklim değişse de bütün erkekler aynı mıdır aslında? Kadın kaçar erkek kovalar denklemi tepetaklak mı olur yoksa gerçek anlamını mı bulur? Bu sorulardan yola çıkılarak yazılan Erkek Atlası Anadolu tanrıçalarının yabancı erkeklerle yaşadıkları aşk hikâyelerini anlatıyor. Sekiz ayrı hikâyeden oluşan kitaptaki tüm olaylar New York şehrinde geçiyor.
* * *
Ayşe'nin dili ve zihni kıvrak güncel... Hani dizi yazsa merak ediyorum yeni bir Gülse Birsel'le karşılaşabilir miyiz?
Hikâyeler yaşanmış gerçek hikâyeler duygusu verdi bana. Sanki aslında tüm kadınlar Ayşe'ymiş de kitap icabı isim ve meslek değişiklikleri yapılmış gibi. Eğer öyle değilse ve hele uydurma hikâyelerse bu Ayşe'nin başarısını daha da katlar.
Kitabın adı; 'Erkek Atlası' ama ben (Belki de erkek olduğum için) bir kadın atlasıyla karşılaştım. Ayakları yere basan özgür güçlü esir düşmek istese de bağımsız kadınlarla.
Ve ne yazık ki bu profildeki Türk kadını ancak Türkiye sınırları dışında kendini gösterebiliyor.
Cem Özer