Bana ısrarla "Aşk nedir?" diye soruyorlar. Gerçekten aşk var mıdır? Aşk var olmaz mı dediğim andan itibaren de gözlerimin içine daha büyük bir merakla bakıyorlar. Cevabı ise açık ve net değil mi diyorum. Nasıl yani der gibi tekrar gözlerimin içine bakıyorlar. Bekledikleri cevap ise şu olabiliyor! Ben eşimi çok seviyorum bu cevabın dışında evladımı seviyorum. Yok yok hayatı çok seviyorum. Ya eşini ya işini veya çocuklarını çok seviyorsunuzdur. Biraz daha abartarak anlatırsak parayı pulu çok seviyoruzdur. Oysaki aşk sevgi bunlar değildir. Gerçek olan ve asıl yaşanılması gereken aşk ilahi aşktır. Gerçek mutluluk hayatta neyi tatmaktır? Mutlu bir evlilik yapmak mıdır? Hele de sevdiğiniz aşık olduğunuz insanla evlenmiş iseniz! Bu evlilikten sonra çocuklarınız olmuş.
Yahut yıllarca istediğiniz mesleği elde etmek için farklı farklı okullarda okuyup dirsek çürütmüşseniz! Bu dirsek çürütmeyi mecaz anlamda kullanmadım dirseklerin ders çalışmaktan yara bere içinde kalmasından bahsediyorum. Bu örnekleri burada çoğaltabiliriz. Fakat ben direk konuya giriyorum. Gerçek aşk ve gerçek sevgi ilahi aşktır. Bizi ilahi aşka götüren aşk ve sevgiler gerçektir. İliklerimize kadar yaşadığımız aşk ve sevgi bizleri ilahi aşka götürmüyorsa ben bu aşk kelimesine ve onun taşıdığı mananın insanlar üzerinde bıraktığı etkiye inanmıyorum. Küçük Aysel'in Günlüğü 1 ve 2'de Küçük Aysel'in hep bir arayış içinde olduğunu göreceksiniz. Küçük Aysel'in Günlüğü 3'te ise Aysel'in hayatındaki tüm çabalarının ilahi aşka kavuşmak ve ilahi aşkı yaşamak için olduğunu; onun başından geçen hikâyeleri okudukça siz de onunla birlikte ilahi aşkı yüreğinizin ta derinliklerinde burnunuzun kemiğinin direği sızlayarak okuyacaksınız.