İşittiğini tanımlamaya kalkışsa ufak tefek zayıf bir gövdenin çıkarabileceği bir ses bu derdi... Derviş'e öyle geldi ki bir soru soruyordu bu ses. "Ellerim nerede?" diyordu sanki. "Kollarım bacaklarım nerede göstersene içim nerede?" Arılar çoktan başının etrafında dönmeyi bırakıp arkasındaki bir dala konmuş ama Derviş fidan tarlasının ortasında kasılıp kalmış beyninde uğuldamaya devam eden bu sesi dinliyor aslında aynı anda için için Zahide'yi aradığını biliyor onun kulağına eğilip bir yol göstermesini gösteremese de "Ne yapacaksın Derviş?" diye sormasını bekliyordu.
Kavgalar patlamalar köye getirilen cenazeler... Suna'nın Deniz'e olan aşkı... Büyük sözler insanın kalbini ve ruhunu cendereye sokan ebeveynler... Tahakkümle hesaplaşan genç isyanlar. Uykusuz bir Derviş konuşulan Berkin usul usul Alevi türküleri... Şimdiki zamanın siyaseti harareti ve bitimsiz deveranları...
Anne kokusu toprağın nemi karbonatlı çay ve tütün kokusu aşk kokusu; buhar sabun ve ter kokusu... Yanık et kan ve lağım... Arı Fısıltıları dünyanın kokusunu anlatıyor.
Menekşe Toprak yaşamın beyhudeliğini maharetle anlatırken arıların fısıltısına kulak kesiliyor. Duygun öfkeli ve aşk dolu...