İnsanoğlu yaratıldığından beri her devirde farklı mücadelelere dahil olmuş bir değişim ve gelişim içinde yer almıştır. Mücadelelerinin ekserisini bedeniyle gerçekleştirmiş olsa da onu yönlendiren beyni olmuştur. Ortaya çıkan yenilikler üzerinde ilerlemesini sürdürerek çok daha iyisinin peşinde koşmuştur. Çalışmasını arayışını gayretini sürdürdüğü müddetçe yukarıya çıkmış olmasına rağmen aynı kulvarda insani gelişime zarar veren ahlaki zafiyetlere saplanmaktan da kurtulamamıştır. Sinema sektörü buna verilebilecek iyi örneklerden birisidir. 1896 yılında yola çıkan ve aynı yıl içinde ülkemizde de izlenmeye başlayan sinema XX. Yüzyıl dünyasına sosyo-kültürel açıdan damgasını vurmuştur.
Devleti ve halkı ilgilendiren bir sektör olarak öne çıkması iş alanı kabul edilmesinin yanında hayalleri süsleyen insanı bulunduğu noktadan uzak âlemlere götüren ufkunu genişleten toplumlara kültür emperyalizmi aşılayan etkili bir unsur olarak görülmüştür.