Türkiye Cumhuriyeti 2000'li yıllara bir paradigma değişikliğiyle girdi. Devlet 80 yıldır izlediği sosyal politikaları tartışmaya açarak bir yeniden yapılanma süreci başlattı. Resmi ideolojinin "toplumu tek tipleştiren" politikalarından vazgeçildi. Farklı kültür gruplarına yönelik yasaklamalar kaldırıldı resmi erkan bundan sonra bütün kimliklere saygı gösterileceğini deklare etti.
Yeni süreçte etnik kültürel dini... tüm kesimlerin tartışmalara özne olması beklenirken konu dar bir alana sıkıştırıldı ve kısmi de olsa tüm iyileştirmeler bir etnisite ve bir mezhep için yapılıp açılım fiilen sınırlanmış oldu. Anlaşılan oydu ki devletin demokratikleşme programı "sorunu olan" grupları değil sadece "sorun oluşturan" grupları kapsıyordu.
Görmezden gelinerek sürecin dışında tutulan gruplardan biri de Çerkeslerdi.
Çerkesler sorunlarını siyasete mal edebilmek için pek çok sivil toplum yapılanması ve aktivite geliştirdi. Demokratikleşme sürecinde denkleme girebilmek için yapıcı bir şekilde oldukça efor sarf ettiler. Bu dönemde atılan önemli adımlardan birisi de hem talepte bulunan halk desteğini ölçülebilir hale getirecek hem de devlet dilini konuşabilecek kadroları buluşturup yetiştirecek bir siyasi partinin kurulmasıydı. Bu maksatla 2014 Ağustos ayında Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP) kuruldu. Ancak ÇDP henüz örgütlenmesini tamamlayamadan 2015 yılı Haziran ayında milletvekili seçimleri ile yüz yüze kaldı. Parti hazır olamayınca "bölücülük paranoyasıyla" üretilmiş korkuları öldürmek için dokuz seçim bölgesinde kimliklerini ön plana çıkaran bağımsız adaylarla seçime iştirak edildi.
İşte elinizde tuttuğunuz "Çerkes Siyasallaşmasının Öncüleri" kitabı ÇDP'nin desteklediği bağımsız adayların Haziran 2015 seçim döneminde yaşadığı deneyimleri konu alıyor. Murat Özden'in röportajları bu ilginç tecrübeyi belgeye dönüştürerek tarihin hafızasına emanet ediyor.