İlk olarak 1953 yılında Kuveyt tarafından petrol geliri fazlalarının farklı yatırım araçlarına yönlendirilmesi amacıyla kurulan ulusal varlık fonları 2008 küresel krizinden sonra alevlenen finansallaşma tartışmaları arasında günümüzde elliyi aşkın ülkede yaklaşık olarak sekiz trilyon dolara ulaşan değeriyle varlığını sürdürmektedir. Her ne kadar orijini 1950'li yıllara kadar uzansa da 2000'li yılların başlarından itibaren piyasalardaki ağırlığını artıran ulusal varlık fonları özellikle güvenlik problemi açısından önemli tartışmalara neden olmuştur. Stratejik konumdaki sektörlerin başka bir devletin sahipliğindeki şirketler tarafından satın alınması ulusal varlık fonlarının ulusal güvenliği tehdit ettiğine dair tartışmaları beraberinde getirmiştir. Bu tartışmalar sürerken IMF ve OECD gibi küresel elitlerce gerçekleştirilen ve ulusal varlık fonlarına yönelik korumacılık politikalarına karşı orta yol bulmayı amaçlayan çabalar 2008 yılındaki Santiago İlkeleriyle sonuçlanmıştır. Türkiye de 15 Temmuz Darbe Girişimi ile hızlanan bir süreçle ulusal varlık fonlarına sahip ülkeler arasında yerini almıştır. Bu kitapta da öncelikle ulusal varlık fonları ile ilgili teorik bilgilere yer verilmekte sonrasında ise Türkiye Varlık Fonu'nun yönetim ve denetim yapısından bahsedilmekte ve Türkiye Varlık Fonunun kuruluş gerekçelerinin Türkiye ekonomisinin yapısal durumuna olan uyumu ile genel performansına muhtemel etkileri analiz edilmektedir.