Mary Wollstonecraft Shelley bilimkurgunun başlangıcı sayılan Frankenstein'ı iki yüzyıl önce yazmaya
başladığında henüz 18 yaşındaydı. O günden beri
ceset parçalarından diriltilmiş bir ucubenin hikâyesini
anlatan roman kanımızı dondurmaya devam ediyor.
Genç bilim insanı Victor Frankenstein yarattığı dev varlık dünyaya gözünü açtığında ondan iğrenir ve kaçar. Başıboş kalan bu yaratık önceleri saf iyilikle doluyken karşılaştığı tüm insanların nefretine maruz kalınca yaratıcısından intikam almaya karar verir. Frankenstein çirkinlikten değil sevgisizlikten canavarlaştığımızı ve yarattığımız kötülükle
yüzleşmekten kaçtıkça kötülüğün büyüdüğünü anlatan "lanetli" bir başyapıt.
"Habisliğimin nedeni perişanlığım. Tüm insanlık benden
nefret etmiyor mu? Benden tiksinmiyor mu?
Yaratıcım olan sen bile beni paramparça etsen sevinirsin; bunu aklından çıkarma. Şimdi söyle bana insanın benden esirgediği acımayı ben niye insana göstereyim?
Beni elinin emeğini buzlardaki o yarıklardan birine
atıp yok edebilsen buna cinayet demezsin. Peki beni
lanetleyen insana saygı mı göstermeliyim o zaman? Hâlbuki karşılıklı bir sevgiyi paylaşsak ona zarar vermek şöyle dursun hoşgörüsünün karşılığında şükran dolu gözyaşlarıyla emrine amade olurdum.Fakat böyle bir şey olanaksız.
Yine de çaresiz bir köle gibi boyun eğmeyeceğim.
Çektiğim acıların bedelini ödeteceğim.
Sevgi uyandıramıyorsam korku uyandıracağım."