Hastanedeki onuncu ayımızda doktorun ağzından çıkan o sözler bizi cehennem azabına atmış aklımızı da kör etmişti.
Artık Duygu'nun hayata tutunabilmek için dünyada çok az denenmiş başarı oranı son derecede düşük olan çoklu organ nakli ameliyatı olması gerekiyordu.
Tam dört organ bir arada ve aynı anda nakledilecekti.
Peki nasıl olacaktı bu iş... Organ bağışının yetersizliği sebebiyle dünyada özellikle de Türkiye'de binlerce insan tek bir organı bekleme sürecinde hayatını kaybediyorken...
Yirmi bir ayın sonunda bize uygun olan kadavra sağlık bakanlığı tarafından sunulduğunda eşimin tüm vücudu iflas etmeye başlamış korkunç bir erime süreci geçirerek dört yaşındaki oğlumuzun kilosuna yirmi altı kiloya düşmüştü.
Bu ameliyat Türkiye'de bir ilk olacaktı. İlki başarırsak eşimin ameliyattan sağ çıkma ihtimali doktorun değişi ile milyonda birdi. Bu ameliyata girmez ise tahmini olarak yoğun bakım ünitesinde 15 günlük ömrü kalmıştı.
Ve... Bu ameliyatın gerçekleşmesi benim verecek olduğum o kritik karara bağlıydı.
İçinden çıkılmaz bir çarkın dişlileri benliğimi lime lime ederken doğru kararı nasıl verebilirdim ki? Bunun bir doğrusu var mıydı?
Hayat arkadaşım avuçlarımın arasından öylece kayıp gidiyordu.
Hiç hatırlamak istemediğiniz şeyler
hiçbir zaman unutmadıklarınızdır...
Belleklere yazmak zorunda hissettiklerinizdir...