"... Böğürtlen dikeniyle çevrili bahçelere gizlice girdiğimizde her yanımız çizilirdi alasulu kayısıları kokuları ceplerimize doldurup kuytu kşelerde yerken çoğu kez Beki Amca'ya yakalanırdık. O gün yine suçüstü yakalanmıştık. Korkuyla eve döndüğümde herkes eyvandaydı. Köy muhtarı kekeleyerek babamın gönderdiği mektubu okuyor bir yandan da Kürtçe'ye çeviriyordu...
Annemle oturup ağladık. Babam bana çıkışarak "Bak gelecek yıl okula gideceksin. Sana Türkçe öğreteceğim. İstersen başlayalım."
"Reçine Kokuyordu Helin" on beş kısa öyküden oluşuyor. Güneydoğu yöresine özgü kokular tadlar var bu öykülerde. Yazarın konulara yaklaşımı yarattığı dünyaya ilginç ayrıntılarla sokuluşu acılara ağıt yakmadan gerçekçi bir anlatımla öykülerini işleyişi yeni bir öykücüyle tanıştırıyor bizi. Militanca sözler sloganlar kurutulmuş bir toplumsallık bekleyenler okumasınlar bu öyküleri. "Suzan Samancı" Güneydoğu insanlarını birey olarak seviyor yaşıyor yaşatıyor. Toplum ve çevre içindeki insanlara büyük bir içtenlik ve incelikle sokulmasını biliyor.