Anadolu'nun küçük bir bucağından 16 yaşında büyük şehre gelerek "Sinema Güzeli" unvanını alan Mine ile gazeteci Erman'ın gerçek aşk yaşamını okuyacağınız bu roman gerçek kişilerden ve gerçek olaylardan esinle yazılmıştır. Hikâyenin geçtiği yıllar; siyasi meselelerin hortladığı sağ-sol çatışmasının ayyuka çıktığı dönemdi. Gençler o dönemlerde ya siyasi mevzulara ya da şöhrete meyletmişlerdi. Büyük şehirde yaşamak onlar için hem ürkütücü hem de yaşamlarını değiştirecekleri bir macera mekânıydı. Öyle ya; nihayetinde İstanbul'un taşı toprağı altındı. Orada ayakta kalmak bir şeyleri başarabilmek çok önemliydi.
Sinema Güzeli'nin başkarakterlerinden Erman nevi şahsına münhasır bir kişilik yapısına sahip kelimenin tam anlamıyla korkusuz bir gazetecidir. O George Orwell'ın şu sözünü meslek etiği açısından kendisine motto bellemiştir: "Gazetecilik birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazmaktır; gerisi halkla ilişkilerdir!" Mesleğini yaşamı savunurcasına icra etmektedir. O yurtsever bir devrimcidir! "Yaşadığımız vatanın batı medeniyetlerine ulaşabilmesi için devrim gereklidir!" diyen bir solcudur. Mine ise bu hikâyenin öznesidir. Sizler bu hikâyeyi onun dilinden dinleyeceksiniz.