Halid Ziya Bey rüyalarında rüyalarıyla birlikte hayatına denk ikinci bir hayat yaşadığını söylüyordu. Rüyalarda asıl hayatıyla rüyadaki hayatının birleştiğini birbirine karıştığını artık bir boşlukta yuvarlandığını söylüyordu. "... Öyle bir yuvarlanış ki etrafı cinnetin uçurumlarıyla çevrilmiş olsun.." istiyordu. "Onu yavrucuğumu..." diye yazmıştı "..bir araba içinde gördüm. Nerede ne zaman? Layıkıyla bilemiyorum. Galiba bir ormanlıkta galiba bir gece galiba yağışlı kasırgalı bir hava..."
Selim İleri Kırık Deniz Kabukları'nda Sultan Reşad'ın Dolmabahçe Sarayı'ndan Atatürk'ün Çankayası'na büyük romancımız Halid Ziya Uşaklıgil'le birlite iz sürüyor.
Biyografik özellikler taşıyan bu roman Uşaklıgil'in diplomat oğlu Halil Vedad'ın acı dolu yaşamını genç yaşta bir intiharın geri planındaki gizleri ancak Selim İleri'ye yaraşır duyarlılıklar ve inceliklerle dile getiriyor.
"Muharririn 'Kırk Yıl' ile 'Saray ve Ötesi' kitaplarının devamı demek olan bu eser birçok tarihi vakalara temas etmekle beraber oğlu Halil Vedad'ın hayatını ve akıbetini tasvir eden bir acı hikayedir..." diye anılmış gözden ırak tutulmuş 1942 basımlı anı kitabını odak alan Selim İleri "Kırık Deniz Kabukları"nda bir hayatın... birçok hayatın silinmiş çizgilerini "yeniden" dile getiriyor. Yazar "örtülmüş" zamanı bugüne çekerek bugünün yorumuna açıyor. Sultan Reşat'ın Dolmabahçe Sarayından Atatürk'ün Çankaya'sına yakın tarihimizden sahnelerin görüntülerin resim ve fotoğrafların "bireysel" bir üslupla incelendiği bu roman bir yandan da onmaz sanılmış kalp ağrılarını deşmekte. Zaten "Kırık Deniz Kabukları"nda denildiğince "yıldızı çoktan sönmüş hayatlarda öyle kaç kereler geçmişi dirilterek bizi üzen her şeyi iyileştirebileceğimizi ummaz mıyız?"