''Sevdalım... Sana seslendiğimde içimde körüklenen o heyecan kalbinde oluşan ufak tebessümlerle beslenirken ok misali bakışlarında kalbimi delip geçmekle meşguldü... Bir gözlerin var ki hiç sorma bakar bana inci inci. Gülüşün desem; neşeli bir dünya yakar hasreti içli içli... Bilhassa gül kokun bir tanem; hayalin gibi tüter gözümde döndürür başımı bir hayli sarhoş eder düşümde... Kumral saçlarındaki aşk tufanının gönül kıyılarıma vurduğu neşe dalgaları ferahlatır bendimi benliğimi derin bir deniz bir hülya gibi...
Dokunmaya kıyamadığım çilek yanaklım çilek dudaklım. Sen üzülmeyesin diye vazgeçtim dünden vazgeçtim ölümden... Seni kim ihya eder benden başka söyle ey ruhuma işlediğim yakutum safirim ve zümrütüm... İsmin dilimde iki hece olmuşken baharın dört bağına eser bu bendeki sevda yelleri bir zarif bir kibar çiçeğim... Rüyalı gecelerin sakladığı yedi cennete bedel bir sesin var; duyduğumda duyulmamış duyularımı duygulandıran... Hasretin yaşatırken beni aman ak tenlim aman ağlama sen sakın... Armağan dalına bağlanmış allı kurdelam ilk ve son sevdalım...'