"Sergüzeşt'i duygu üstadı Ekrem'in sonsuz kalbine ithaf ederek yükseltmek istemiştim. Bu yapıtın bir değeri varsa o da şimdi yerin altında yatan ama sonsuzluğun en yüksek noktasında heyecanı bitmez tükenmez olan o kalpten almasıdır." (Sami Paşazade Sezai)
Sergüzeşt Türk edebiyatında romantizmden realizme geçişin ilk örneği olarak kabul edilir. Bu eserde Kafkasya'dan getirilip soylu ailelere köle olarak satılan Dilber'in hikâyesi anlatılırken aynı zamanda dönemin sınıf ayrılıkları ve toplum yapısı da gözler önüne serilmektedir.