İçinde bulunduğumuz dönemde gerek Avrupa'da ve gerekse ABD'de gerçekleşen seçim kampanyalarında en sık tartışılan konularının başında popülizm geldi. Avrupa'da son seçimlerde "popülist" olarak adlandırılan liderler politik fikirlerin niteliğinden daha ziyade "düzen karşıtlığı" bağlamında bu sınıflandırmaya tabi tutuldu. Fransa'da Marine Le Pen. Hollanda'da Geert Wilder aşırı sağcı: Yunanistan'da Syrıza lideri Aleksis Çipras. İspanya'da Podemos lideri Pablo Igleslas ve Birleşik Krallık'ta İşçi Parti lideri Jeremy Corbyn ise sol popülist siyasetin önde gelen liderleri olarak kabul edilebilir. Söz konusu popülizm rüzgarı etkileri 2017 Almanya seçimlerinde de kendisini göstererek Aşırı Sağ söylemlere sahip Almanya için Alternatif Parti (AfD) ve Aşırı Sol Parti Die Linke beklentinın üzerinden oyunu artırarak federal meclise girmeyi başardı. Bu popülıst dönüşüm siyasi pek çok belirsizleri ve kaygıları da beraberinde getirdi. Bu çalışmada Avrupa'da yakın dönemde kayda değer bir yükselme ivmesi yakalayan popülist ve aşırı siyasal eğilimlerin artmasının yarattığı kaygılar dış politika ve AB ilişkilerine bu eğilimlerin ne yönde dönüşüme neden olacağı tartışmalar ve bunların Türkiye - AB ilişkilerinde ne gibi dönemeçlere yol açabıleceği ülke incelemeleri ışığında ele alınmaktadır.