"Sorular ruha batmış dikenlerdir demiştin bir konuşmamızda. Gerçekten öyle. Bugüne dek üstünü örterek yaşadım. Ruhumun derin dehlizlerinde bekleyen bir sürü kuruntu aklımı tırmaladı durdu. Kemirgen sorularla koyun koyunaydım.
Yanıt aramayı hep erteledim. Yüzleşmekten korktum açıkçası. Yok saydım onları. Tatlı hayatıma sınırlar çizer diye kaygılandım. Fakat yok saymakla yok olmuyorlar. Düşünmemek dindirmiyor içimdeki sızıyı. Yeter artık! Kendimi tanımak kuruntularımdan arınmak alın yazımla barışmak huzur bulmak istiyorum.
Felsefeyi konuşalım biraz. Felsefeyi çağdaşlık olarak gören arkadaşlarım var. Her biri bir felsefe akımını benimsemiş. Maddeciler doğalcılar evrimciler olgucular yararcılar hazcılar falan. Her fırsatta dine inanca saldırıyorlar. Durmadan tartışıyoruz.
Evren nasıl oluştu? İnsan nereden gelir nereye gider? Yaşamın amacı nedir? İyi güzel doğru gibi kavramlar neye göre belirlenmeli? Bilginin kaynağı ne olmalı? Daha da bir sürü soru...
Bir çanta dolusu felsefe kitabı aldım başladım okumaya. Ruhum daraldı. Kapalı bir dil kullanıyorlar nedense... Büyücü dili gibi... Temel felsefeleri sen anlat bana. En derin konuları bile hayattan misallerle çok güzel açıklıyorsun. Dilin sade anlatımın akıcı ve etkili.
Hadi yaz bana. Yanıtsız bırakma. Sana başka anlatacaklarım da var. Kimselere açamadığım sorunlarım birikti."