"Anadolu"da bir kasabadan ötekisine uzanan seyahatim boyunca bu gizemli Said'e asla yetişemedim. Onun gölgesi daima bir ilerideki köşede kayboluyordu; onun ayak izleri ise zamanın getirdiği erozyonla belirsiz hale gelmişti. Ancak onun yokluğu bir kutup yıldızı gibi parıldıyordu. Satın alınamayan ve mütavaziliğiyle iftihar eden biri olarak tanıdığım Bediüzzaman akıntıya karşı yüzmüş kuvvetin verdiği kibirden nefret etmiş ve zamane ruhlara cesaret vermişti. Onu dost biri bildim. Kendisiyle karşılaşsaydım sırf bunun çin elini sıkacaktım."