Her daim; dinleyen düşünen ve okuyan...
İnsan insana ipucu verir. Mesela bir kâtilin bir masuma verdiği yegâne ipucu; öldürenin cinayeti gerçekleştirdikten sonraki analizidir. Kötü tecrübedir ama bir insanın işini kolaylaştırır. Bunun da tam karşısında biri ya da birileri bir kitap yazar. O da insandır. Onun da öfkesi öldürmek istediği birileri ya da umudu sevinci vardır. Farkı; kitap yazan kişi bu duygularını düşünde ve okuyucuyla paylaşarak yaşamayı tercih eder. Bu aslında en zorudur... Kolay olan yok etmektir...
Kitap yazanlar bir kabullenişle beraber yapıcıdırlar ve öfkelerine de sâdıktırlar. Çünkü kitaplarında kendilerine zarar veren kişileri de görürüz. Bu kişiler zamana tutunmak için baştan aşağı ne kadar yol varsa hepsini deneyip kendilerine uygun olanı bulmaya çalışan nefesi titrek sefirlerdir... Gökten düşen üç elmanın bir tanesini kendi zamanlarında kendilerince yakalamaya çalışıyorlar. Ama zaman sadece; insanın bulduğu uydurduğu bir ölçüm aracıdır...
Tecrübe; dağ bayır koşturan bir atın sert kemiklerinin üstünde yol sürmeye benzer. Gittiği yolu doğru takip eden bir at dönüşünde daha hızlı yol sürecektir çünkü o yola aşinadır. Dahası karşılaştığı diğer at sırtındakilerle bu tecrübesini paylaşacaktır emânla...
Yazarperest Entelektüel Topluluk