1940 yılında yayımladığı İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN adlı romanıyla toplumsal gündemin birey ve aydın üzerindeki baskıcı etkisini naif bir aşk hikâyesi üzerinden kaleme alan Sabahattin Ali iç konuşmalarla ve sorgulamalarla dolu bu yapıtında aydın kesimin karanlık yüzüne kuvvetli bir fener tutuyor.
Birbirlerini fikren acımasızca sorgulamaya başlayan bir çiftin aşktan parçalanmaya doğru giden ilişkileri boyunca toplumsal gündemden ziyade içlerindeki amansız şeytana nasıl yenildiklerini lezzetine doyum olmaz bir kurguyla anlatıyor Sabahattin Ali...
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN kendinden korkanların iç hesaplaşması...
Taşralı iki üniversite öğrencisi olan Ömer ve Macide tanıştıktan kısa bir süre sonra aşk yaşamaya başlarlar ve çok geçmeden aynı eve çıkarlar. Ancak Macide Ömer'in dahil olduğu entelektüel çevreye ayak uydurmakta hayli zorlanır. Üzerine maddi imkânsızlıklar da eklenince ilişkilerinde çatlaklar oluşmaya başlar. Artık her ikisi de birbirlerinin asıl benliklerini aramaya kişiliklerini sorgulamaya koyulmuşlardır. Ne yazık ki bu arayışın sonunda buldukları tek şey herkesin içinde bir şeytan taşıdığı gerçeğidir.