Teknolojinin gelişip yaygınlaşması ile birlikte geleneksel Türk yaşam tarzında büyük değişmeler yaşanmış; radyo televizyon internet gibi gelişmeler bireyler arasındaki iletişime önemli ölçüde zarar vermiştir. Bireyin teknolojiye yoğunlaşması ile birlikte topluma özellikle aile bireylerine karşı ilişkileri sınırlanmıştır. Bunun sonucunda birey toplumun bir üyesi olmaktan ziyade "teknolojinin ferdi" haline gelmiştir. Birey edilgen bir yapıda dijital aletlerin kendisine sunduğunu ve dikte ettiği yaşam şekli ile yetinmektedir. Bu bağlamda bireyler arasındaki iletişimin zayıflaması ile birlikte sözlü kültürün etki alanı daralmış sözlü edebiyat ürünlerine olan ilgi geçmişe kıyasla azalmıştır. Hâlbuki sözlü edebiyat; bir coğrafyanın bir milletin veya şehrin yaşam felsefesidir. Sözlü edebiyatı oluşturan ürünler ise zengin kültürel öğelerdir. Dolayısıyla derlenen her bir ürün birer sosyolojik ve edebî vesikadır. Bir milletin veya topluluğun hayata bakış açısının ipuçlarını içerir. Sözlü kültürün başat türlerinden olan halk hikâyeleri ve masallar işlevleri ve sahip olduğu nitelikler sebebiyle her zaman araştırmacıların dikkatini çekmiş bu türleri konu edinen birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların büyük bir kısmını derleme faaliyetleri oluşturmaktadır. Söz konusu bu kitap da aynı şekilde Siirt ilinde derlenmiş büyük çoğunluğu masalların oluşturduğu halk anlatılarını içermektedir. Her geçen gün izleri biraz daha silinen ve kaybolmaya yüz tutan bu anlatıların kayıt altına alınması eserin çıkış noktasını oluşturmaktadır. Eserin yok olmaya yüz tutan Siirt'teki sözlü kültürün yaşatılması adına kayda değer olduğunu düşünüyoruz ve bu alandaki başka çalışmaları da tetikleyeceği kanaatindeyiz. Bu konuda acele edilmesi gerektiği gerçeği meydandadır. Zira her bir yaşlının ölümü birkaç hikâye ve masalın ölümü demektir. Bu durum ise yüzyıllardan beri süzülüp gelen bu derece önemli olan halk edebiyatı ürünlerinin kayıt altına alınmasını imkânsız hale getirmektedir.