Siyah daktilonun şaryosu saman kâğıdın bu son kelimeleri üzerinde x işaretini art arda bırakarak sola doğru akıyordu. "Yok böyle değil." diye mırıldandı adam. Oturduğu ahşap sandalyesini gıcırtarak geri yaslandı kollarını birbirine doladı. Gözleri havasız ve loş ışığın esiri olmuş odasında daktilosuna takıldı kaldı.
Gözlüğününüzerinden daktilodaki kâğıdı süzdü. Son yazdığı cümlenin böyle bitmesi içine sinmemişti. Biraz daha bekledi öylece. Ardından kollarını çözerek altındaki köhne sandalyesini ileri itip masaya sokuldu tekrar. Son cümlenin son harfini de x'ledi ve cümleyi şöyle bitirdi: '... bu geç vakitlerde araba içlerindeki birer ikişer kişiyle bir bilinmeyene doğru hızla yol alıyor gibiydi.' Nihayet tabülatör şaryoyu tam da yerinde durdurmuştu. Yazı bu geceki mesaisinin sonuna gelmişti.
Evet.. Beklenen yağmur bekleyen için beklemekten ötesine bir yol bulmuş değildi henüz. Rahmetin en bâriz hâliydi ve bir ömrün nihayetinde şefkatiyle sarıp sarmalamıştı onu. Toprak bağrını sonsuz bir âleme açarken yağmur ise yolcunun ardından serpiştirilen bir bakraç su gibiydi son kertede. Yağmur damlaları o gün aşkın odunu harlatan aşkî ıstıraplardan daha azı değildi Fahir için.