Geceleri uyumak onun için artık sadece bir hayalden ibaretti. Aklından biricik eşi Gizem'in yuvarlak ve güzel yüzü hiç eksik olmuyor onu hep gülümserken hayal etmek istiyordu. Canına kıymaktan belki de bu yüzden kendini alıkoyabiliyordu. Yaşadığı acı ve karamsarlıktan başka bir şey değildi. Buraya nasıl düştüğünü düşünmeden edemiyor o küçük kızın hayatını kurtarmaktan asla pişmanlık duymuyordu. Vahşi korsanlar o küçük günahsız sabinin anne ve babasını belki onun gözleri önünde katletmişti. En azından onun yaşamaya hakkı vardı ve bu doğal hakkı kendisinin sağlamış olması Mahmut'a iç huzuru getiriyordu. Mahmut küçük kızı okyanustan çıkarırken yaşaması için Allah'a ettiği o içten duayı hiç unutmuyordu. O minik kalp yeter ki atsın diye kendi canını gözünü kırpmadan hiçe saymıştı. Bunu yaparken de kimseden herhangi bir takdir beklememişti. İnsan olduğu için bunu yapmış ama bunun karşılığı Mahmut için sadece kan ve gözyaşı olmuştu...