Seküler kolonyalist anlayış kendi taraftarlarına yeryüzünde cenneti müjdelemekte ve bu cenneti yaratabilmek(!) için hunharca önüne çıkan her olguyu potasında şeytani bir usulde eritebilmektedir... Aslında bizce Nietzsche "Tanrı Öldü" derken Tanrıyı kendi heva ve heveslerine kurban edenlere sesleniyordu. Mensubu olduğumuz İslam Medeniyeti ise insanı doğanın bir parçası olarak görmüştür. Bu medeniyet yoldan başkasına eza veren bir şeyi kaldırmayı imanın şubelerinden algılayan bir medeniyettir...
Asıl sorun dünyayı bir ağaç gölgesinde dinlenerek geçip gitmekte olan bir yolcu gibi algılayan insana eriş(e)memektir. Çevre kirliliği küresel ısınma gibi hayati sorunların çözümü her şeyden önce zihinsel kirlenmeden kurtulmaktan geçmektedir.
Gandhi "Ülkemizin dilsiz milyonlarının sağlıklı mutlu olmalarını ruhen gelişmelerini istiyorum... Makineler gereksinirsek muhakkak ki bizim de olacaktır. Herhangi bir kişiye yardımcı olan her makinenin bir yeri vardır. Ama kitleleri salt makine bakıcıları haline dönüştüren makinelere yer olmamalıdır." Derken acaba neyi kastediyordu?
Bu kitapta söz uçar yazı kalır cihetinden medeniyet tasavvuru ile ilgili derin kaygıları ve çıkış yolu arama sancılarını okuyacak ve aynı zamanda politik çekişmelerden karanlık örgüt FETÖ'nün ayak seslerine varana değin son on yılı aşkın bir sürecin derin siyasi izlerine rastlayacaksınız. Çabamız geçmişte yaşanmışlıkları ve medeniyet krizlerini idrak ederek içine düştüğümüz post-seküler çağı nasıl yorumlayacağımızın ve açmazlarımızdan nasıl kurtulacağımızın yollarını bulma çabasıdır.