İnsan dünyadan ahrete göç eden bir varlıktır. Ahrete göç ettiğinde paraya mala mülke ihtiyacı olmayacaktır. Çünkü insanı orada kurtaracak olan madde değil o maddeyi yönlendirerek ve değerlendirerek edineceği manevi sermaye ile amelleri olacaktır. Kişinin amelleri ibadetler ve muamelat olmak üzere iki boyutludur. Rabbi ile arasındaki münasebetlerini düzenleyen boyutuna ibadetler diğer insanlarla arasındaki ilişkileri düzenleyen boyutuna da muamelât hukuku denilmektedir. Bu gün modern denilen hukuk mantığında bu düzenlemelerden sadece muamelât hukukunu içermektedir. İbadetler bölümünün karşılığı yoktur.
Muamelât hukuku ise ticaret hukuku borçlar hukuku aile hukuku ferler ve devletlerarası ilişkiler ceza hukuku ve miras hukuku gibi benzeri günlük hayatla ilgili emir ve yasakları belirler. Delilin durumuna göre yapılan işin Farz vacip sünnet müstehap ya da haram ve mekruh dibi dini hükümlerine tabi olur. Fıkıh âlimlerinin tespitiyle; Büyük küçük herkesi ilgilendiren Maişetin teminine bedenlerin güçlenmesine vesile olan ticaretin yürümesi sermayenin mahfazası İslam'ın temel hedeflerinden kabul edilmiştir. Malın muhafazası güvenlik altına alınması "Darurat-ı Hamse" diye ifade edilen İslam'ın beş temel hedefinden birisi olarak tespit edilmiştir.
Netice olarak Mekke'de Hıra mağarasında başlayan ve adım adım inşa edilerek nihayet 23 senede Medine'de tamamlanan İlahi hukuk sistemi her alanda olduğu gibi toplumsal-siyasal projesinde iktisat ve ticaretin mahiyetini de bizlere haber vermiştir.