Akdeniz'de stratejik bir konuma sahip olan Balkanlarda Türkler 6. yüzyıldan itibaren önemli roller üstlenmiştir. Osmanlı Devleti ise 14. yüzyıldan itibaren Balkan topraklarına sistemli bir şekilde yerleşmiş ve Balkan milletlerini millet sistemi içinde örgütlemiştir. Balkan milletleri bu sistem içinde yüzyıllar boyunca kendi dinlerini dillerini gelenek ve göreneklerini korumayı başarmıştır. Fakat 18. yüzyıl sonunda Sanayileşme milliyetçilik ve liberalizmin etkisiyle birlikte dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Balkanlarda da ulus devletlerin kurulması yönünde ayaklanmalar çıkmıştır.
Osmanlı Devleti'nde yaşayan azınlıklar ulusal bir uyanış olarak gördükleri ayaklanmalarda dilde birliği ve tarihte sürekliliği en önemli dayanak olarak görmüştür. Ayrıca ekonomik ve sosyal gelişmeler yardım cemiyetleri kilise diaspora ve Avrupa kamuoyu Balkan uluslarının bağımsızlıkları yolunda itici güçleri olmuştur. Sırplar Rumlar Romenler ve Bulgarlar bağımsız birer devlet olmak için ayaklanmalar çıkarırken 19. Yüzyılda Balkan ulusları üzerinde garantörlük hakkı elde eden Avrupalı devletler Balkanlarda büyük ve güçlü bir devlettin kurulmasındansa küçük ve güçsüz birçok devletin kurulmasını tercih etmiştir. Avrupalı büyük devletler özellikle İngiltere Fransa ve Rusya dış politikalarını Osmanlı Devleti'ni parçalamak ve büyük payı kapmak üzerine kurmuştur..