Türk Edebiyatı'nda "Polisiye Roman"ın yeri bugüne kadar hiç irdelenmemiş bir konudur. Halbuki dilimizde yayınlanan ilk çeviri romandan 18 yıl sonra ilk polisiye roman çevrilmiş; ilk telif romandan 11 yıl sonra da ilk telif polis romanı yazılmıştır. İlerleyen yıllarda da bu türün ilginç bir çok örnekleri yazınımızda yerini almıştır. Bir polis romanı tutkunu olan yazar ciddi edebiyat eleştirmenlerinin pek ilgilenmediği bir konuda bir amatörün dikkatli merakı ve biraz da allameliği ile sorunu incelemeyi üstlenmiştir. Araştırmanın bu ilk cildinde; Latin harflerinin kabülüne kadar olan dönemdeki çeviri ve telif polisiye romanlar incelenecektir. Bir diğer deyişle araştırılan yapıtların hepsi Arap harfleriyle basılmış eserlerdir. Örneklerinin çok az olduğu ve bulunmaları gittikçe olanaksız hale gelen bu kitapların belirlenmesi bulunması okunup değerlendirilmesi yazarın uzun yıllarını almıştır.Bu inceleme hemen belirtelim ki -eleştirmenlerimiz af etsinler- gedikli bir edebiyat eleştirmeninin soğuk ve bilgiç uzmanlığından ayrı bir havada ve olumlu yaklaşımın ağır bastığı bir şekilde hazırlanmıştır. 1881'de ilk örneklerini gördüğümüz çeviri polisiye roman çalışmalarının önceleri Fransız polisiye romanlarının çevrilmesiyle başlayan serüveni 6.000 polis romanı çevirttiği söylenen (!) polis romanı meraklısı II. Abdülhamit döneminde ilk meyvelerini vermiş; II Meşrutiyet'ten sonra ise inanılmaz boyutlarda bir çeviri furyası hüküm sürmüştür. Bu ikinci dönemde Türk okuru polis romanının kurucusu babaları Doyle Leblanc Leroux ve diğerleriyle tanışmış ve bütün dünya gibi Sherlock Holmes Arsene Lupin ve Rouletabille'e hayran olmuştur. Bu arada ABD çıkışlı Nick Carter Nat Pinkerton ve benzerleri de polisiye pazarında yerlerini almışlardır.