Zübeyde Seven Turan'ın 2009 yılında SES'in öykü ödülüne layık görülmüş Yitik Zamanlar adlı kitabı yirmi dört kısa öykü ve bir nano öyküden oluşuyor.
Bu öykülerde mekân o tanıdığımız bildiğimiz sevdamız Anadolu'dur.
Bir yandan yoksulluğun cehaletin kıskacıyla sıkışan bir yandan da sırtını kadim bir bilgeliğe dayayan küçük susuz suskun kasabalar uzun yolların sonundaki köyler gitmesek de görmesek de aslında çok iyi tanıdığımız iklimler.
Bu öykülerde zaman Anadolu'nun son elli yılıdır. Kimini yaşadığımız kimini dinlediğimiz değişimle durağanlığın iç içe geçtiği eskiyle yeninin amansızca mücadele ettiği yıllar. Bazen şahlanıp coşan bazen karanlıklara sinen saklanan geriye doğru akan bir zamandır Anadolu'nun zamanı. Manzaranın yeknesaklığı kadar yeknesak yolları kadar uzun ve acılı bir ağıttır bir bozlaktır Anadolu'nun zamanı.
Ve bu öykülerde insan Refiye Gelin'lerdir Payende Hala'lardır Berfin Kız'lardır. Namusunu temizlemek için katil olan tecavüze uğramış Sümeyra'dır bir yudum şarap içmesindense ölmesi tercih edilen Aliye'dir su kovalarının altında ezilen analardır okutulmayan ama çalıştırılan Nevriye kızlardır. "Bir an önce ehli namus biriyle baş göz edilip kurtulunması gereken kız belalarıdır".
Bu topraklarda asırlardır değişmemekte direnen feodal ilişkilerin yükünü taşıyan bu kadınlar yitirilmiş yitip gitmiş hayatlarıyla belki de sadece öykülerde var olurlar. Hayatları hakkında hiçbir zaman karar verememiş bu kadınlar ya deliliğin sınırlarını zorlayarak (Refiye) ya da bir tetiğin üstüne basarak ölümden yardım isteyerek (Sümeyra) kurtulmaya çalışırlar.
Ama genellikle derin bir sessizliğin ağızsız dilsiz bir teslimiyetin unutuşun tozları altında kaybolur yaşamları...
Çiğdem Ülker
d
Sık dokulu yoğun bir anlatım gerektiren öykü türü yazınsal yaratıda yetkinlik gerektiren özel bir türdür. Zübeyde Seven Turan yılların verdiği birikimle Yitik Zamanlar'da ezik yoksul kesimlerin öyküsünü anlatıyor. Çok iyi gözlemlediği insanımızın yaşamından çoğu yaşanmış canlı kesitler sunuyor.
Son elli yılımızda özellikle tarımsal üretimden sanayileşmeye geçilirken sindirilmiş çaresiz insanımızın fabrikalarda işçileşme sürecini o süreç içindeki zor koşullarını özellikle kırsal kesimden büyük kente göç olgusunun genç bedenlerde yarattığı travmaları ustalıkla ele alıyor.
İlk gençlik yıllarında kendi bireysel sorunlarını çözememiş Anadolu delikanlılarının koca kentlerde ne denli bocaladıklarını çarpıcı bir gerçekçilikle yer yer eleştirel bir bakışla öykülerken ülkenin son yıllardaki açmazlarını vurguluyor ve erkek egemen toplumda "ben de varım" diyebilen kadının dik duruşunu onurlu savaşımını gözler önüne seriyor.
Yitik Zamanlar edebiyatın işlevini iyi kurgulanmış öykülerin insanı ne denli etkileyebileceğini gösteren önemli bir kitap. Tertemiz akıcı bir Türkçe okuru saran kuşatan çarpıcı bir anlatım.
Bahri Karaduman