Günümüz dünyasında ölçü açısından sınırlamalardan kurtulmuş düzyazıya yaklaşan insanın gündelik duygulanım ve etkinliklerine değgin ayrıntıların konu edinildiği bir şiir yazılmaktadır. Bu bağlamda şiirin imgesel yapısının gereksizce abartılmasından kaçınılmasının yanı sıra dilin özgün kullanımı ve ifade biçimine yönelik buluşlar öne çıkmaktadır. Abdullah Şevki Türkiye ve dünya ülkeleri şiirlerine ilişkin kuramsal yazılarından oluşan yeni yazılarıyla genişletilmiş ikinci baskısı yapılan bu kitabında; şiir yazmanın öncelikle özgün bir poetikayı gerektirdiğini şiirin yazınsal-estetik kurgusu kadar siyasal ve toplumsal işlevlerinin de önemini ve vazgeçilmezliğini vurguluyor. Çünkü şair fildişi kulesine kapanmış "saf şiirler" yazan bir sanatçı özne değildir. Sartre'ın vurguladığı gibi hepimiz her şeyden sorumluyuz!
Yazara göre her şiir kendine özgü yazılmış şiirlere öykünmeyen yazınsal-estetik bir fark yaratmalıdır. Bilinen imgeleri klişeleşmiş duygulanımları ifadeleri iç dökmeleri içeren "yenilik" adı altında birtakım acayip metinleri "ya tutarsa" diyerek okura sunan "şiir" gerçek bir şiir değildir. Bu anlamda şiir okuruna da gerçek şiiri savunmak bakımından çok iş düşmektedir. Şiirin ölümü mekanik insanın gelişimi olarak anlaşılmalı ve buna karşı çıkılmalıdır. Öte yandan şiirimizin evrensel şiire katılması başka insanların da sesi olması gerekmektedir. Bu amaca ulaşmak bakımından Türkiye'de yazılan şiirin diğer ülkeler şiirinden herhangi bir eksiği yoktur.
Abdullah Şevki'nin Şiir ve Yorum'daki birbirini tamamlayan deneme inceleme ve eleştiri yazılarının başka yeni yorumlar verimli düşünceler ve tartışmaların hazırlayıcısı olarak edebiyatımıza şiirle gerçek biçimde ilgilenenlere çok yönlü katkılar sağlayacağını düşünüyoruz.