Yaşamın tesadüflerle ilerlediğini düşünenler karşılaşılan beklenmedik bir hadiseyi iyi ya da kötü tesadüf diye tanımlarken akıbetin belirsizliğine inanıp aslında her yolun belirli bir istikamete aktığını gözden kaçırır. Aristoteles'e göre yaşamdaki hiçbir varlık rastlantı salında savrulmaz; aksine her şey koşar adım ya da usulca bir çaylak sabırsızlığı ya da bir derviş tahammülü ile kendi doğasına doğru yol alır. Kök toprağa yaprak havaya yönelir; her şey özüne kendisinden çıktığı ilk kaynağa dönecektir. Bütünü oluşturacak parçaların bir araya gelmek için birbirlerine yönelmesi tesadüfü aşan gizli bir gücün somut yansıması olsa gerek. Farklı coğrafyalarda başka zamanlarda özge bedenlere bürünmüş insanlar nasıl olur da birbirlerine dokunabilir? Azerbaycan edebiyatında kısa ömrüne büyük eserler sığdıran ve yirminci yüzyılın en sarsıntılı ilk birkaç on yılına tanıklık etmiş bir yazar olan Cefer Cabbarlı bugün hâlâ eserleri ile bizlerin zihnine ve yüreğine dokunmayı başarıyor. |
Bu çalışma en temelde Cabbarlı öykülerinde siyahın sadece siyah olmadığını göstermeyi amaçlamaktadır. Azerbaycan'ın milli ve kültürel kimliğini savunmak için eserler yazarak edebi yaşamına başlayan Cefer Cabbarlı'nın hayattayken maruz bırakıldığı değişim dönemin konjonktürü içerisinde değerlendirildiğinde bunun bir mağlubiyetten çok kavgaya kalınan yerden devam etmek olarak okunması gerekmektedir. Bununla birlikte özellikle Cabbarlı eserlerinde mecbur bırakılan değişiklik ve düzeltmeler olarak görünen yeni yönelimler itina ile incelendiği zaman bunların altında yatan anlamlar onun direniş ve karşı duruşunun eserlerinde devam ettiğini kanıtlar. Bu direnişi görmezden gelmek ise Cabbarlı'nın yüzyıl önce bizlere uzattığı eli boşta bırakmak olacaktır.