Tam bir 'İstanbul çocuğu'dur Cem. Üstünde başında sesinde soluğunda 'eski İstanbul'dan rayihalar taşır...
Hayır Nedim gibi uçarı değildir o daha çok da Sümbül Sinan'dan Yahya Kemal'den süzülüp gelen rindâne mizacı eklemek gerek. Ondandır yolunu bahar rüzgârları esen dergâhlara camilere kır kahvelerine düşürmesi ondandır şimdilerde çoğu unutulmuş tertemiz İstanbul kelimeleri ve deyimleriyle konuşması. Hâsılı İstanbul'un tevekkülü Müslümanlığı hoşgörüsü aşkı coşkusu dobralığı üstüne başına sinmiştir. Nereden mi geliyor? Bana kalırsa bazen Refii Cevat Ulunay'ın "Sayılı Fırtınalar"ından bazen de Şeyh Galip'in yanından kimi zaman uzak dostlara uğrar Yunus'a Mevlana'ya...
Ben en çok dilini severim Cem'in. 'İnsan tarikatı'na sevgiyle yaklaşan berrak ve muzip dilini; tabii ki İstanbul dilini. Şairdir bence Kınalıada'nın bir kenarında oturur denizgillerdendir. Gözleri denize alışık ufkunun genişliği bundandır belki; ama en çok da İstanbul'dan o çok sesli ve çok renkli İstanbul'dan.