Durmuş bir zamanın müebbet bekçiliği...
Korkunun durmuş bir saate faydası yoktu! Nabzına atladığım an yeni bir öfke patladı kulaklarımızda. İlkini aratmayacak şiddetteydi. Hani suya daldığınız anda dünyayla aranıza tül perde çekilmiş gibi olur ya aynısı oldu. Sesler boğuldu görüntüler bulanıklaşıp dans etmeye başladı. Üstelik duran bir suyun değil hareket eden akan durmadan akan aktıkça bir şeylere çarpıp yolunu değiştiren yeterli eğimi bulduğunda hızlanan bir suyun damarlarında yüzüyordum. Telaşlıydı. Öfkesi telaştandı. Arıyordu. Ama neyi?
Irmak Zileli'nin sıradışı kurgusu ve zarif anlatımıyla hikâyeciliğin görkemine ve belleğin sınırlarına ayna tutan bir roman. Yunus Nadi Roman Ödülü sahibi yazar geçmişten bugüne hayatın içinden geçenlerin hikâyesine bozuk bir meydan saatinin gözünden eşsiz bir saygı duruşunda bulunuyor. İnsan ruhunun derinliklerinin nesnelerin tabiatının doğadaki tüm seslerin izini süren roman soluksuz bir yürüyüşe davet ediyor. Adımlayarak değil zamanın akışıyla süzülerek yapılan bu yürüyüşe dayanışmanın umudun unutuşun özlemin ve yalnızlığın sesi eşlik ediyor.
ON8 Blog'da başlayan "Bozuk Saat" yolculuğu pek çok özelliğiyle çağdaş edebiyatımızın çarpıcı örneklerinden biri. Irmak Zileli'den nabızdan nabıza atlayan zamansız bir okuma deneyimi...