Ne bir heves vardı içimde ne de bir tat. Her şey bomboş geliyordu bana. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Nereye kadar devam edecekti bu boş vermişliğim bilmiyordum.
Takvim yaprakları 2013 yılını gösterirken ocak ayının o soğuk ve dondurucu kış gecesinde kendimi şiirlere yazılara ve sözlere adamaya karar verdim.
İlk yazdığım sözler de kavuşamadığım kucağıma alıp mis kokusunu içime çekemediğim bebeğim içindi.
Kendimi şiirlerime ve sözlerime iyice adapte etmiştim.
Yüreğimden dökülenleri satır satır kaleme almaya başladım. Yazdığım şiirler sözler ruhumun derinliklerinden gelen kelimelerdi.
Bir kadının sessiz çığlığı gibi; yüreğimden çıkan kalemime kalemimden çıkanlar da satırlara sayfa sayfa dökülüyordu. Günler ayları aylar yılları kovaladı. Ben artık tam anlamıyla içime kapanmıştım.
Bir süre sonra çevremden tepkiler almaya başladım. 'Daha nereye kadar böyle devam edeceksin?' diye söylenmeye başladılar. Belki de haklıydılar; boşa geçen onca zaman ve kaybolan yıllarım vardı. Hayatımın en güzel yıllarını yaşayamamıştım.
Pekiyi bu kaybolan yıllarımı nasıl geriye getirebilirdim. Zamanı geriye döndürebilir miydim?
Bu imkânsız bir şeydi. Elimde kaybolan yıllarımdan geriye kalan sadece anılarım ve şiirlerimdi. Zamanı geriye alamadığıma göre geriye kalan yıllarım için bir şeyler yapmalıydım. Pekiyi ne yapabilirdim?
Düşündüm ve kendime dedim ki; 'Senin bir hayalin var. O da ruhunun derinliklerinden gelen ve yüreğinden dökülen anılarını ve sözlerini kitaplaştırıp sonsuzlaştırmak'