Cidde yolundan Mekke'ye girişte büyük bir salkım söğüdün altındaki tek gözlü bir barakanın önünde iki muhafız oturuyordu. Birisi soruyor diğeri başındaki örtünün ucuyla çevreden kalkan tozlarla yüzünde dikey arklar oluşturan terini silerken söylenenleri kaydediyordu. Söylenenleri kucağını dolduran evraka kayıtta zorlandığını ancak kendisiyle konuşanlar fark edebiliyordu:
"Ali oğlu Muhammed İbn Arabi derler Endülüs'ten geliyorum."
Güneş henüz doğmamıştı. Muhammed'in hemen arkasından uzanan güler yüzlükara sakallı siyahi birisi seslendi: "Zidyar da diyebilirsin Şeyhe !"