Ütopyacı düşüncenin en eski örneklerinde insanı evrensel bir mutluluk içinde gören ve büyük dinlerin "cennet" tasarımlarına yansımış olan "Altın Çağ" özlemi yatar. Hesiodos'un dizelerinde bu çağ insanların meşakkatlerden acılardan kötü yaşlılıktan "uzak yaşadıkları" bir çağdır dev bir masal ülkesini andırır. Toprağın yılda iki kez ürün verdiği Platon'un ada-ülkesi Atlantis merkezden dışa doğru üç sıra kanalla ve en dışta yüksek bir duvarla "dış dünya"ya kapanmıştır. Bu ülkenin insanları öteki insanlardan farklı tanrısal bir öz taşırlar. Yeniçağda More ve Campanella'yı etkileyen bir ilk kaynaksa Iambulos'un Güneş Adaları'dır. Herkesin mutluluktan bolluktan ve hayat zevklerinden eşit pay aldığı bu ekvator adasında güneş her yere eşit dağılır. Adaları çevreleyen su bile tatlıdır. Campanella'nın GüneşÜlkesi'nin o her yana eşit yayılan sıcaklığı; özel mülkiyete kişisel sahiplenmelere yer vermeyen ütopyacı bir ülkede "yaşamakta"dır. Görülen o ki ideallerinin çoğu hâlâ gerçekleşmeyi beklemektedir; demek ki bizden de uzun yaşamaya adaydır...
Veysel Atayman