Sokağın ortasında ya da bir kentin acı yollarında nereye gideceğini bilmeyen biri gibiyim. Kaldırımları gök sanan yolları ise sana ulaşmak gibisinden camlara yer edinmiş kurak fesleğen olarak gören biriyim. Yolların nereye çıkacağını biliyorum. Fakat denizin her bir dalgası kuşların kanat çırpışlarındaki esintileriyle bir hayli dolduruyor kentimin gözlerinle gördüğün tarafını.Dizelerin güneş gölgesine sövüşünü değil de gülüşünün dizlerime kadar ölüşünü anlatıyor ağaca çalan serin yaprakların ruhlarının her bir yeşilliği.Bir camda olan biteni izlemekle bir canla oynanan köşe başların başrolünü çizmek arasında fark olduğunu yeni yeni öğreniyorum.Göğe doğru ayaklanıyorum saati ben geçerken. Her saat günümün binbir köprüsü gibi oluyor senden sonra.