Elinizdeki kitap devletsiz bir ulusun sineması üzerine estetik bir tartışma başlatırken Kürt kimliği ile Kürt sineması arasındaki bağlantılara da odaklanıyor. Dört farklı ülkeye bölünmüş topraklar üzerinde yaşayan bir halkın sinemasının özünü oluşturan "vatansızlık" "sınır" ve "ölüm" temaları üzerinden Kürt sinemasının farklı boyutlarını irdeliyor.
Kitapta "Kürt sinemasını Kürt sineması yapan şey nedir?" sorusunun yanıtı aranıyor bu bağlamda Yılmaz Güney'in sinema anlayışının Kürt sinemacıları üzerindeki etkileri inceleniyor. Daha sonra Kürt filmlerinin estetiğinin bir ortaklık yaratıp yaratmadığı Bahman Ghobadi'nin Sarhoş Atlar Zamanı Anavatanımın Şarkıları Kaplumbağalar da Uçar ve Yarım Ay Hiner Saleem'in Votka Limon Sıfır Kilometre ve Tatlı Biber Diyarım yine aynı bölgeden Şevket Emin Korkî'nin Taşa Yazılmış Hatıralar Kazım Öz'ün Fotoğraf ve Hüseyin Karabey'in Gitmek filmleri mercek altına alınarak bir bütün halinde değerlendiriliyor.
Kendi dillerinde film yapabilmek için uzun süre beklemiş bir halkın sinemasının doğuşuna ve gelişimine tanıklık edeceğiniz bu kitap mücadele ve estetik ilişkisi konusunda da ufuk açıcı düşünceler barındırıyor. 2000'li yıllarla ilk örnekleri çıkmaya başlayan belgesel ve kurmaca sinemanın iç içe geçtiği biçimsel bir yapıya -"docu-drama"- sahip olan Kürt filmleri uluslararası arenada bilinmeye başlanırken sinemanın gücünü fark eden Kürt siyasal hareketlerinin de sinemaya önem vermeleriyle birlikte Kürt sinemasının ulaştığı yeni boyutlar gözler önüne seriliyor.