Türklerde hemen bütün güzel san'atlar mîmârî mûsıkî tezhib ve hat gibi dünyaya parmak ısırtan ve beşerî olduğu kadar ilâhî de olan bütün bu san'at kolları tevhid merkezinden hareket etmiş birlikci bir karakter taşıdığından temeli ve felsefesi kadar tafsîlât ve teferruatında da hep o tevhid anlayışını îlân ve ihyâ eylemişlerdir. 1928'de Latin alfabesinin kabulü ile eski harflerimiz ilgā edilmiştir. Netîce olarak "Mârifet iltifata tâbidir" sözü mûcibince hattat teşvik ve iltifat görmeyen san'atkârlar kāfilesine girmiştir. Bununla berâber bir târihî icbar ve ihtiyaçdan dolayı gene de "hat"tın Türk san'atındaki büyük yeri ve tesiri tamâmiyle sönmemiştir ve işte bu sebeple san'atın bir iç bünye tazyiki yeni hattatların yetişmesine yol açmış ve elimizdeki kitap bu ihtiyâcın netîcesi olarak meydana gelmiştir. Ayrıca dikkate değer olan bir başka nokta da bu genç hattatların âdeta bir ihraç metâı gibi çeşitli müslüman ülkelerce aranan üstad san'atkârlar olmakta devam etmeleridir. Netîce şu ki Türkiye'de eski harfler ölebilir. Fakat "hat" da "hattat" da ölemez.
Ekrem Hakkı Ayverdi 1982 Kubbealtı Mütevelli Hey'eti Başkanı